29 Mart 2011 Salı

Bir günde nasıl profesör oldular?

Aktarmalı prof.'luk sağlıkçıları kızdırdı

Ankara Tabip Odası, yeni profesörlerin peşine düştü. Oda'ya göre doçentlikte beş yılını tamamlayan çeşitli hastanelerden 50 hoca yeni kurulan üniversitelere atanıp bir günde prof. oldular. Yeni kurumlarında bir saat bile ders vermeden eski üniversitelerine geri döndüler. Aynı anda bir üniversitede prof. başka bir hastanede başhekim, iki eğitim hastanesinde klinik şefi olarak çalışanlar var
Dilek GEDİK / ANKARA
TIP dünyası doçentlikte beş yılını tamamlayan ve yeni kurulan üniversitelerden profesörlük kadrosuna atananları tartışıyor. Ankara Tabip Odası (ATO) ile Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES), dedektif gibi iz sürerek, profesörlük kadrosunu aldıkları üniversitelerin kapısına dahi uğramayan veya ayda sadece bir kaç kez giden isimlerin peşine düştü ve 50 kişilik bir liste oluşturdu. Listede, aynı anda bir üniversitede profesör, başka bir hastanede başhekim, iki eğitim araştırma hastanesinde de klinik şefi olarak çalışan hekimler de var. YÖK Kanunu'na göre bir üniversitenin kadrosunda profesör olarak atananların, o üniversitede en az iki yıl fiili hizmet vermesi gerekiyor. Öte yandan bu durum, akademik dünyada kanayan çok ciddi bir başka yarayı daha ortaya koydu. Yıllarca doçent olarak görev yapan bir çok akademisyen, hak ettiği halde yalnızca kadro mevcut olmadığı ve açılmadığı için profesör olamamaktan dolayı hayli sıkıntılı.

50 HEKİMLİK LİSTE
ATO ile SES, 'uçan profesörler' olarak adlandırdıkları hekimlerin tespiti için adeta dedektif gibi bir çalışma yürüttü. 'Hülle' diye yorumladıkları bu yöntemle prof. olan isimleri araştıran ATO ve SES, önce YÖK'e ve Sağlık Bakanlığı'na başvurarak Bilgi Edinme Kanunu çerçevesinde isim istedi. Her iki kurumdan da olumsuz yanıt alan ATO ve SES, kendi imkanlarıyla araştırma yaparak 'uçan profesör' olarak tanımladıkları 50 ismi belirlemeyi başardı. ATO Başkanı Dr. Bayazıt İlhan oluşturdukları 50 kişilik listeyi AKŞAM'a açıkladı ve şöyle konuştu: 'Bu yöntemi kullanarak profesör olup, hiçbir üniversitede bir saat bile ders vermeden rektörlüğe getirilen var. Bu yöntemle profesör olan tıp fakültesi dekanı, Sağlık Bakanlığı Tedavi Hizmetleri Genel Müdürü, İll Sağlık Müdürü ve çok sayıda eğitim ve araştırma hastanesi başhekimi var. Aynı kişinin aynı anda bir yerde profesör, bir yerde başhekim, iki farklı eğitim hastanesinde klinik şefi olduğu bilinmektedir ki bunca önemli, emek ve zaman isteyen görevi tek kişinin nasıl yaptığı hekimler arasında merak konusudur.'

 HEMŞİRELİKTEN PROF ÜROLOG
Hazırladıkları listede çarpıcı bir çok örnek bulunduğunu da belirten Dr. İlhan, şunları söyledi: 'Hemşirelik yüksek okulundan profesörlük alan genel cerrah ve ürolog mevcut. Örneğin ürolog Çetin Dinçel. Sağlık yüksek okulundan profesörlük alan genel cerrah, kadın doğum ve kulak burun boğaz hekimleri mevcut. Üstelik hem devlet hem de vakıf üniversitelerinin bu amaçla kullanıldığı görülüyor ki akademik yükseltmelerde ne derece sıkıntılı bir durumda olduğumuzun açık bir göstergesi.  Hekimler arasında her türlü liyakat ve akademik kriterin dolambaçlı yollarla aşındırıldığı düşüncesi maalesef ki çok yaygın.'
PROF. MAAŞI ÜNİVERSİTEDEN
Bu şekilde ataması yapılan hocalar, maaşlarını, profesör kadrosuna dahil oldukları üniversiteden alırken Sağlık Bakanlığı'na bağlı atandıkları devlet hastanelerin de döner sermaye gelirlerinden yararlanıyorlar. Emekli olmaları durumunda da maaşları kendilerine emekli profesör maaşı olarak ödeniyor.
BİRBİRİNDEN İLGİNÇ İSİMLER
ATO Başkanı Dr. Bayazıt İlhan'ın açıkladığı 50 kişilik listedeki isimler arasında Sakarya üniversitesi Tıp Fakültesi'nden prof.'luk unvanı alan Sağlık Bakanlığı Tedavi Hizmetleri Genel Müdürü Prof. İrfan Şencan, İstanbul Bilim Üniversitesi Tıp Fakültesi'nden prof. unvanı alan İstanbul İl Sağlık Müdürü Ali İhsan Dokucu ve İstanbul Üniversitesi Florence N. Hemşirelik Yüksek Okulu'ndan prof'luk unvanı bulunan Ankara Keçiören Hastanesi Başhekimi ürolog Prof. Ali Coşkun da bulunuyor. Listedeki diğer isimler de şunlar:
Nurullah Zengin
Ümit Topaloğlu
Mustafa Öncel
Mahir Özmen
A. Yaser Müslümanoğlu
Ali İhsan Dokucu
Burhan Dadaş
Suat Turgut
Yüksel Altuntaş
Ali Coşkun
Çetin Dinçel
M. Fatih Avşar
Ahmet Kutluhan
Mehmet Bilge
Adil Eryılmaz
M. Cem Turan
Orhan Gedikli
Sefa Saygılı
Şaban Şimşek
Hüseyin Katılmış
M. Derya Balbay
M. Zafer Berkman
Osman Güler
A. Filiz Avşar
Ahmet Metin
Ali Çayköylü
Bekir Çakır
Ekrem Algül
Engin Bozkurt
Erhan Reis
Erol Şener
Faik Özveren
Hakan Kulaçoğlu
Münir Demirci
Ömer Anlar
Erdal Birol Bostancı
İlknur Bostancı
İrfan Şencan
Metin Doğan
Murat Bozkurt
Musa Akoğlu
Erol Göka
Selami Akkuş
F. Tülin Kayhan
Selami Albayrak
Turhan Caşkurlu
Vedide Tavlı
Nurettin Karaoğlanoğlu
Halil Arslan
İhsan Karaman
Akşam 29/03/2011 http://www.aksam.com.tr/aktarmali-prof.luk-saglikcilari-kizdirdi--29534h.html

Pişkinliğin Zirvesi

Abdullah Gül'den ilk tepki

Abdullah Gül, Ahmet Şık'ın kitap taslağının toplatılmasını değerlendirdi.
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Ahmet Şık'ın kitap taslağının toplatılmasıyla ilgili, ''Bütün bunlar herhalde O gazeteciler ve bahsedilen kitaplar için en büyük PR çalışmaları olmuş oldu. Ama savcılar bazen önlerinde ne yazıyorsa onunla hareket etme gibi bir durumları vardır. Siyasi değerlendirme yapma durumları savcıların bazen olmuyor herhalde. Herhalde 10 bin satacak kitabı şimdi yüzbinlerce sattıracaklar'' dedi.

Akşam 29/03/2011 http://www.aksam.com.tr/abdullah-gulden-ilk-tepki--29687h.html

26 Mart 2011 Cumartesi

Adli Tıp'ın kimyası bozuldu

Adli Tıp Kurumu'nda yeni bir kriz! Bir ayı geçkin süredir sonucu açıklanmayan Defne Joy Foster'ın otopsi raporu, kurumdaki uzman sıkıntısını ortaya çıkardı. Adli Tıp'ta görevli uzmanlar, art arda başka yer veya görevlere atanınca kurumda otopsi raporunu yorumlayacak bilirkişi kalmadı

14 Şubat'ta gazeteci Kerem Altan'ın evinde ölü bulunan Defne Joy Foster'ın Adli Tıp raporuyla ilgili birçok iddia ortaya atıldı. Kriz, Foster'ın otopsisinde baş gösterdi. Morg İhtisas Dairesi incelemeyi tamamladıktan sonra karar, Foster'ın kanında uyuşturucu ve alkol olup olmadığını belirleyecek olan Kimya İhtisas Dairesi'ne kaldı. Ancak raporun sonuçlarını yorumlayarak altına imza atacak uzmanlarda sıkıntı olduğu ortaya çıktı. Son bir yıl içinde, Kimya İhtisas Dairesi Başkanı Faruk Biçer'in de aralarında bulunduğu birçok deneyimli uzman, 'Görülen luzüm üzerine' yazısıyla başka yerlere gönderildi veya görev yerleri değiştirildi. Yerlerine de narkotik konularda deneyimli olmadığı iddia edilen  personel atandı. Yeni uzmanlar, özellikle kamuoyunda gündeme gelen kritik dosyaları yorumlamakta çekimser kalınca gecikmeler başladı.

15 DAKİKADA YORUMLANMALI
İstanbul Adli Tıp Enstitüsü'nden Prof. Dr. Fatih Yavuz, Defne Joy Foster'ın raporunun uzun bir süredir neden beklemede olduğunu şöyle açıkladı: 'Fizik, Kimya ve Biyoloji dairelerinde çıkan sonuçlar işinin uzmanı tarafından en fazla 15 dakikada yorumlanır. Eğer bir rapor 1 aydan fazladır bekleniyorsa o birimde sorun vardır. Kimya İhtisas Dairesi'nin başkanı ile alkol birimindeki uzmanlar görevden alındı. Bunların yerine gelenler uzman olmadığı için muhtemelen sonuçlar uzun süredir çıkmıyor' diye konuştu.

ADLİ TIP  SİYASALLAŞIYOR
Uzun yıllar Fizik İhtisas Dairesi Başkanlığı yapan Doç.Dr. Ömer Kurtaş, kurumun siyasallaştığını söyleyerek şöyle konuştu: 'Adli Tıp Kurumu'ndaki sürgünlere bakarsanız kurumun siyasallaştığını görürsünüz. Benim de yakından tanıdığım Faruk Biçer ve diğer birçok işinin ehli uzman herhangi bir gerekçe gösterilmeden görevlerinden alındı. Bu arkadaşların yerine atananların uzmanlıkları tartışılır. Bu kişilerin verecekleri karar ne kadar sağlık olur?'

SADECE SERTİFİKA VERİLDİ
İsminin açıklanmasını istemeyen bir uzman ise çarpıcı iddialarda bulundu: 'Bu arkadaşlarımız taşrada bulunan temsilciliklere gönderiliyorlar. Yerlerine de uzman olmayan kişiler atandı. Hatta onlara bir-iki haftalık bir eğitimle sertifika verildi.' TAURASİ KORKUSU
Fenerbahçe'nin dünyaca ünlü kadın basketbolcusu Diana Taurasi'de doping maddesi bulan Hacettepe Üniversitesi, spor kulübünün itirazı üzerine incelemeyi tekrar yapmış ve raporun hatalı olduğunu kabul etmişti. Hacettepe Üniversitesi'nde doping maddesini ölçen aletle Adli Tıp Kurumu'ndaki alkol ölçümü yapan aletin aynı olması uzmanları korkutuyor. Yanlış yorumdan kaçınan uzmanlar görüş bildirmiyor.
17 YILLIK BAŞKAN YERİNE ÜNİVERSİTEDEN ATAMA
Kimya İhtisas Dairesi Başkanlığını 17 yıldır yürüten Faruk Biçer, görevinden alınarak önce alkol biriminin gece sorumlusu yapıldı. Daha sonra da Adana Adli Tıp Şubesi'ne gönderilen Biçer'in yerine Celal Bayar Üniversitesi'nden Adli Tıp Uzmanı Dr. Mahmut Aşırdizer atandı. Aşırdizer'in Kimya İhtisas Dairesi'ndeki birimlerden uzmanlığının bulunmadığı iddia ediliyor. Narkotik biriminin başındaki Uzman Nilay Derman da bir yıl önce Diyarbakır'a gönderilmişti. 6 ay burada görev yapan Derman yeniden İstanbul'a geldi ve sonra Erzurum'a tayin edildi. Derman'ın yerine gıda zehirlenmeleri konularına bakan Şenol Korkut getirildi.
Kimya İhtisas Dairesi'ndeki görevden almalar devam etti. Gıda ve ilaç zehirlenmelerine bakan Oya Tanç ile Kimya İhtisas Araştırma Müdürü Zafer Gürpınarlı da görevlerinden alınarak pasif görevlere getirilirken yerlerine Ümran Özkan ile Neval Akberber atandı. Görevi alkol biriminde çıkan analizleri rapora dökmek olan İsmail Kocağa da başka bir göreve atandı. Yerine iki yıldır kurumda çalışan bir memur getirildi.
ÇÖZÜM: GENİŞLETİLMİŞ UZMANLAR KURULU
Adli Tıp Kurumu geçtiğimiz yılllarda birçok skandal karara imza atmıştı. Özellikle Vakit Gazetesi Yazarı Hüseyin Üzmez'in taciz ettiği B.Ç.'ye verilen rapor ve otopsi sırasında Münevver Karabulut'un cesedine bulaştırılan spermin ardından Devlet Denetleme Kurulu, kurumu mercek altına almış ve açıkladıkları raporda şu ifadelere yer vermişti: İhtisas Daireleri, Genel Kurul ve ihtisas kurullarında, üyeler, uzman olmadıkları alanlarla ilgili kararlara da katılmaktadır. Konunun uzmanı olanlarla hiçbir uzmanlığı bulunmayanların görüşleri aynı değerde kabul edilmektedir. Bu durumun ortadan kaldırılabilmesi için, 'Genişletilmiş Uzmanlar Kurulu' sistemine benzer bir yapı oluşturulmalıdır.

10 Mart 2011 Perşembe

Örtüsüz kadın ya satılıktır ya da kiralık

Ordu'nun Ünye ilçesinde, AKP Ünye İlçe Tanıtım ve Medya Başkanı Süleyman Demirci sosyal paylaşım sitesi Facebook'taki sayfasına, başı açık kadınlar için "Örtüsüz kadın perdesiz eve benzer. Perdesiz ev ya satılıktır ya da kiralıktır." yazdı.

Birgün 10/03/2011
http://www.birgun.net/actuels_index.php?news_code=1299751931&year=2011&month=03&day=10

9 Mart 2011 Çarşamba

Fişle priz eşit mi?

KOBİDER Başkanı Özgenç'ten 8 Mart'ta şok mesaj: Eşitlik bir safsatadır... Fiş de prize eşit değildir...

Türkiye genelinde tam1216 üyesi bulunan Küçük ve Orta Büyüklükteki İşletmeler Derneği’nin (KOBİDER) Genel Başkanı Nurettin Özgenç, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nde yaptığı kadın-erkek eşitliğine ilişkin açıklamalarıyla şok etkisi yarattı.

Yazılı açıklamasında Özgenç, kadın erkek eşitliğini ‘safsata’ olarak nitelendirerek, kadınları feminist yapma gayretleri için de “Bazı kadınlar, bu gayretlerle kartala özenen papağan durumuna düşmüşlerdir” dedi.

‘GERÇEĞİ İNKÂRIN AMACI NE?’
“Bilgi ve beceri konularındaki değişik seviye ve yetenekte olan insanları aynı kalıba koymak ve eşit saymak, hem yanlıştır hem de böyle mutlak bir eşitliği sağlamak zaten imkânsız olduğu kanaatindeyim” diyen Özgenç şöyle konuştu:
“Eşitlik safsatasını savunanların realitede, bunun böyle olmadığını kendileri de bilmekteler. Lakin bu gerçeği inkâr etmenin amacının ne olduğunu anlamış değiliz. Bu konuda bariz örnek vermek gerekirse; kadın erkek aynı lokantada, aynı çatal bıçakla yemek yerken neden ayrı tuvaletleri kullanırlar. Bu durum, kadın ve erkek arasında bir eşitsizlik değil midir? Ebetteki eşitsizliktir! Kadın erkeğe eşit değildir, denilince niçin bundan, erkeğin değil de kadının küçük görüldüğü anlamı çıkarılıyor. İki şeyin birbirine eşit olmadığını söylemek, birinin diğerinden üstün olduğu anlamına gelmez.”

‘İSTİSNALAR VAR’
Kadınla erkeğin eşit olmadığını ispatlamak adına fiş ve priz örneği de veren Özgenç, şöyle devam etti:
“Fiş prize eşit değildir. Ama hangisi daha üstündür? Bir hüküm verilebilir mi? Ya da ikisinin görevi de aynı mıdır? Kadının, hayatın zorluklarına tahammül edecek, ağır işleri görecek, makineleri ve yükleri indirip bindirecek gücü varmıdır? Bu işler kadına yaptırılırsa, fıtrata, yani tabii ve doğal olana karşı çıkılmış olunmaz mı?
Zarafette, duygusallıkta, nezakette, şefkat vemerhamette erkek kadına yetişemez. Akli muhakemede, soğukkanlılıkta, fikri tahlil, yani çözümlemede de kadın erkeğe yetişemez. Bazı kadınların erkeklere ait bazı işleri başarıp birçok erkeği geride bırakması, tamamen istisnai durumlardır.”

‘FEMİNİSTLER İSPATLAYAMIYOR’
Kadının erkeğe eşit olduğunu savunan feministlerin iddialarını ispatlama gücüne bir türlü kavuşamadığını da savunan Özgenç “İhtiyaç giderme yerleri neden farklıdır. Niçin hastabakıcılar, hemşireler, çocuk yuvaları gibi şefkat ve merhamet isteyen kurumlarda çalışanların çoğu kadındır? Demek ki kadın ile erkek görev ve misyon açısından da birbirinden farklıdırlar” dedi.

‘EŞİTLİK HAYALİNDEN VAZGEÇİN’
Hiçbir zaman kadının fizik ve ruh bakımından erkeğe eşit olamayacağını, erkeğin de ona eşit olamayacağını kaydeden Özgenç sözlerini şöyle bitirdi:
“Feministlerin eşitlik hayallerinden vazgeçip erkeği ve kadını olduğu gibi kabullenmesi gerekir. Feminist düşünceye sahip olanlar eşit yapacağız diye sokaklara döktükleri bazı kadınları erkek yapamadılar fakat, kadınlığından da çıkarmışlar ve maskaraya çevirmişlerdir. Bazı kadınlar, bu gayretlerle kartala özenen papağan durumuna düşmüşlerdir.”  (Habertürk)

Radikal 09/03/2011
http://www.radikal.com.tr/Radikal.aspx?aType=RadikalDetayV3&ArticleID=1042365&Date=09.03.2011&CategoryID=77   

 

Diyanet İşleri Başkanlığının başlattığı 'Aile İmamlığı' projesi Adana'nın merkez ilçesi Sarıçam'da başlatıldı.

Adana İl Müftülüğünden yapılan yazılı açıklamaya göre, Sarıçam Müftüsü Murat Demir, vaize Sümeyra Budak, mahalle imamı ve cami dernek başkanından oluşan heyet, haftanın belirli günlerinde evleri ziyaret etmeye başladı.
Proje kapsamında Mustafa-Şerife Kaçar çiftinin evlerini ziyaret eden heyet, Kaçar ailesine dini konuların yanı sıra alkol, sigara ve uyuşturucu gibi kötü alışkanlıkların zararlarına karşı da bilgi verdi.

İl Müftüsü İsmail Canbolat, "Aile İmamlığı" projesinin, imamı yalnız camide namaz kıldırma, ezan okuma görevlisi değil, çevredeki insanların dertleriyle dertlenen, sıkıntılarını gidermeye çalışan ve onlarla ilgilenen görevliler olmalarını sağlamak açısından önemsediklerini belirtti.

Canbolat, proje kapsamında din görevlilerinin sadece cemaatle değil, cami dışındaki insanlarla da ilgilendiğini ifade ettiğini vurguladı.

Din görevlilerinin ev ev dolaşıp, vatandaşın sorunlarıyla yakından ilgilendiklerini belirten Canbolat, "Arkadaşlarımız mahallede fakir varsa tespit etmeli, hasta varsa ziyaret edilmeli, cenaze varsa taziye ile ilgili görevler yerine getirilmeli, Kur’an-ı Kerim okunmalı. Camiye gelmeye teşvik etmeli. Sırf camiye gelenlerle yetinip, cami dışındakileri ihmal edemeyiz" ifadesini kullandı.

İlçe Müftüsü Murat Demir de imamların artık sadece namaz kıldırmayacağını, bulundukları mahallenin sorunlarını dinleyip, aileleri acı ve tatlı günlerinde yalnız bırakmayacaklarını bildirdi.

Amaçlarının İslam dinini en sağlıklı şekilde topluma anlatmak olduğuna dikkati çeken Demir, şunları kaydetti:
"Proje kapsamında çalmadık kapı bırakmayacağız. Gayemiz her vatandaşı evinde ziyaret edip birebir görüşmek ve dini birtakım meseleleri müzakere etmek. Varsa bir sorunları bunları oturup birlikte çözmek."

Demir, ilçede uyuşturucu, sigara ve alkol gibi bağımlılık yapan maddelere karşı aileleri her fırsatta uyardıklarını belirterek, şöyle devam etti: "Bu görevi sadece camilerle sınırlamıyoruz. Ev ziyaretleri veya okullarda anne, baba ve çocukları bilgilendiriyoruz. Uyuşturucuya bulaşan gençler çok zor kurtuluyor. Kimi intihar ediyor, kimi hastanelere düşüyor, kimi işe yaramaz hale geliyor. Bu illetle hep beraber mücadele edeceğiz."

Ev sahibi Şerife Kaçar ise ziyaretten duyduğu memnuniyeti, "Keşke bütün devlet büyükleri bu şekilde vatandaşın halini sorsa, sorunlarıyla ilgilense" sözleriyle dile getirdi. (aa)

Radikal 09/03/2011   http://www.radikal.com.tr/Radikal.aspx?aType=RadikalAnasayfa&rf=1&ver=70

2 Mart 2011 Çarşamba

Antalya'da bira içene ceza!

Antalya’da açık alanda denize karşı bira içen 2 arkadaşa, kanlarında 0.50 promilden daha düşük miktarda alkol çıkmasına rağmen 75’er lira ’sarhoşluk’ cezası kesildiği öne sürüldü. Biralarından henüz iki yudum almışken alkolmetreyi üflemek zorunda kaldıklarını belirten Mahir Güven, "Yaşam alanlarının daraltıldığını hissediyorum" dedi.
Geçen Cumartesi akşamı iki eski arkadaş 32 yaşındaki Zafer Ülker ve 36 yaşındaki Mahir Güven, yıllar öncesinden bir geleneği devam ettirerek tarihi Kaleiçi semtindeki Yat Limanı’nda bulunan amfitiyatroda bira içmeye indi. Büfeden aldıkları birer biradan iki yudum alan gençlerin yanına gelen polis, kimliklerini aldı. O sırada tiyatroda bulunan yaklaşık 20 kişinin de kimlikleri toplandı. Muratpaşa İlçe Emniyet Müdürlüğü’ne bağlı polis memurları daha sonra ekip otosunun yanına çağırdıkları kişilere alkolmetre üfletmeye başladı. Alkolmetreye üflemeyi reddedenler kan testi için hastaneye götürülürken, Güven’de 0.22 promil, arkadaşı Ülker’de ise 0.34 promil alkol çıktı. Polis, 5 bin 326 sayılı Kabahatler Kanunu’nun ’Şarhoşluk’ başlıklı 35’inci maddesinden gençlere işlem yaptı, kişi başı 75 TL ceza kesti.
"YAŞAM ALANLARI DARALTILIYOR"
Ziraat mühendisi olan Mahir Güven ise "Artık 2011’in Türkiyesi’nde rahat rahat sokaklarda kendinizi ifade edebilecek yaşam alanlarının daraltıldığını hissediyorum" dedi. Uygulamayı polisin yaptığı rutin bir kimlik kontrol olduğunu sandıklarını söyleyen Mahir Güven, "Tiyatrodaki herkesin kimliklerini toplayan polis, 15- 20 dakika geçmesine rağmen hiçbir işlem yapmadı. Biraz daha bekletildikten sonra polisler, ekip arabasının arkasından alkolmetreyi çıkartarak herkesi sıraya dizdi. Saat 21.00 sıralarında ise herkes alkolmetreyi üflemek zorunda bırakıldı. İtiraz edenler hastaneye götürüldü. Bu çağda böyle manzara olur mu?" diye konuştu. Gençler, polisin kestiği cezaya karşı dava açmaya hazırlanıyor.


Kabahatler Kanunu’nun ’Sarhoşluk’ Başlıklı 35’inci maddesi:
Sarhoşluk
MADDE 35.- (1) Sarhoş olarak başkalarının huzur ve sükununu bozacak şekilde davranışlarda bulunan kişiye, kolluk görevlileri tarafından elli Türk Lirası idarî para cezası verilir. Kişi, ayrıca sarhoşluğun etkisi geçinceye kadar kontrol altında tutulur.


http://istanbulgercegi.com/Antalya%27da-bira-icene-ceza!_haber_1503.html